23 Mayıs 2010 Pazar


yoruldum..
umutlarımı taşımak çok zor şimdi..

15 Mayıs 2010 Cumartesi

keşf-i kelimât (3)

ev: göçebeliğe son veren nokta. göçebeliğin "sürekli alışma" fiilinden arındırır insanı. evdeyken, bilinenin üzerine işlenir zaman. tanınmayanı tanıtma gayretini yaşamaz insan. her konunun ellerinden tutabilir geçmiş. bir cümle bağlantısını atarak geçmişe, güldürebilir yüzleri. ev, size alışmış olan ve sizin alıştığınızdır biraz, içindekileriyle .
en nihayetinde her ev de bir misafirhanedir aslında, dünyada en iyi soluklanılan.


sıkıntı: halden hale uğrayan insanın, duraklarından biri.
davetsiz gelir.
iradenin dışında konaklar bünyede. daraltır.
insanın elinde tuttuğu her şeyin anlamı aynıdır şimdi: avuntu.

bir şehri bırakmak: o şehre dair alışkanlıkları hançer yapıp, yüreğe saplamaktır, nöbetler halinde.


uzağı yakın etmek: sıkıntılar sokulurken yamaçlara, yol vermez uzaklıklar. işte ihlasla edilen bir duadır böyle zamanda, uzakları yakın eden.

yakını uzak etmek: uzun susuşlarla örülen mesafe.

umut: hayatın "olmamışlar" yönüne atılan olta. olmamışları tutup, olur kılmak için.
ilahi bir güce yaslandığında, çoğalan; hayatın kurumuş damarlarına kan pompalayan etken.


anı:
çoğaldıkça yaşlandığını hatırlatır insana.
yaşanması zor olan bir kenti yaşanılır kılar ve hatta sevdirir bir zaman sonra.
çok basit bir nesneye, farklı anlamlar, değerler yüklemenizi sağlar çağrışımlarıyla.
olmadık bir anda, olmadık insanlar içinde hüzünlendirir ve güldürebilir de akla gelmesiyle.
insanın haritası gibi de sayılır. yürünmüş bu yollar, yeni yolları nasıl yüreyeceğinize yön verir ve kayboluşlarda yerinizi bulmanıza yardımcı olabilir.

anılar çoğaldıkça, anılardaki insanlar azalır dünyada, bir zaman sonra...

vesvese: önemsenmek ister, tırmalar durur aklımızın zaaflı kısmını. önemsendikçe beslenir, büyür, gelişir. zararsız bir düşünceyken, hareketlerde şekillenir şimdi.

kapımızı çaldığında, evde yoklar denilmesi gereken.

vicdan: vicdan, hayat boyu işlerliği olan ve kullandım bitti diyemeyeceğimiz şey. hadiselerimizin mihenk taşı. insanın tercihlerini geçirdiği süzek. ibrenin hep doğruyu gösterip, yanlışları ayıkladığı yer.

hata: ruh düşmesi.
kanayan, dizler değildir bu sefer.

çizgi: insan yüzündeki hali: yaşanmış bir ömrün haritası.
kalem tutmayı yeni öğrenmiş bir çocuğun defterindeki hali: emek ve başarı.
gökyüzü ve yeryüzünün arasına konulmuş hali: ufuk
farklılıkların arasına çekilmiş hali: sınır

hislerde yanılmak: hisler taklit yapmazlar. numarasızdır onlar. kanarken gerçekten kanarsınız. severken, mutluyken, coşkuluyken bunu gerçekten yaşarsınız. yanılgı, insanın düşüncelerinde başlar. düşünce sanrıları ürettikçe, hisler tutunduğu sanrılarda büyür, gelişir,yaşar. tüm katıksızlığı ve inanmışlığıyla.
insan da en fazla buna yanar.

web page counters