ÖZLEMEK:
yakınında istenilenin, boşluğuna bakmaktır. o boşlukta hüzün, umut, sabır büyütmektir. onun gurbetine düşmektir. dinlenilen şarkının, okunulan şiirin, günbatımlarının, bünyeye iki kat tesir etmesidir.
özlemek, alışmışlık perdesini kaldırıp, yokluğunda var olanı hissetmektir.
GECE: nesneleri ve renkleri saklarken koynunda, geceye düşen her düşünce ve duygu daha ağır çeker gündüzdekinden.
BEKLEMEK: sabrın kucağında büyür.
umut öldüğündeyse, kapılarını kapatmıştır artık. çünkü umuttur onu yeni günün ışığına ulaştıran.
ERTELEMEK: "kendini kandırma"nın, değişik harflerle kelimeleşmiş hali.
en çok ertelediklerine geç kalıyor insan.
ertelemek omuzdaki ağrılıkları biriktirerek çoğaltmak. zihni, ertelenmiş cümlelerin, işlerin, gülümsemelerin, yolların hamalı yapmak. oysa fiillerin akışında zihnin huzuru, omuzların rahatlaması ve yaşamın bereketlenmesi.
ertelemek, fiillerin yapay bir felce tutulması. hayatı teğet geçmek ve içine girememek.
ÜZGÜNÜM: sahne kapanıp, kelimelerin ve fiillerin yürüyeceği yollar bittiğinde, dudaklarımızın arasından olayların içine eğretilikle dökülen kelimelerden biri.
yetişilmemiş anların boşluğunu telafiye yetmeyen, pişmanlıkları -alışılagelmişlikler hanesine yazarak- kabullenmeye çalışırken büyüten , çaresizliğin kimlik değiştirerek büründüğü kelimelerden. yapılan yanlışın ya da yapılmayarak çoğalan eksikliğin değerini, tesirini fark ederek ortaya çıkan acıyla ve onun yoğunluğuyla telafi etme çabası. oysaki bu değerin, etkinin oluşturduğu yıkımı düzeltici, onarıcı, ayağa kaldırıcı gücü olmayan kelimelerden.
geç kalmış bir fark edeşin, etkisiz elemanlı/anlamlı kelimesi.
BEDEL: tercihlerimizin eteklerinin kıvrımlarına saklanarak girer hayatımıza kimi zaman. nimetler, külfetlerini de taşır ya yanında. yeni bir yol, alışmanın sancısını; bilgi sahibi olmak, sorumluluğun ağırlığını; yemek yemek, boşaltım sisteminin hareketini; yürümek, yorulmayı getirir peşi sıra.
hayattaki tercihlerimizi oylarken, eteklerinin kıvrımlarındaki bedellerini de davet ederiz kendimize. insanoğlu bunu bazen idrak eder, bazen edemez. basiret ve feraset bu bütünü gösteren dürbünler olsa gerek. ve her bedel öğrettikleriyle insan yanlarımızı geliştirir aslında. belki biraz daha sert bir terbiye yöntemiyle.