23 Ekim 2009 Cuma


Metruk bir ev gibiyim. İçim boşalmış. Merdivenlerini kimsenin kullanmadığı, odalarının ıssızlaştığı metruk bir ev gibi. Vazgeçişlerden örülü bir sessizlik, öylece, içimde…
Tozlar arasında kalmış renkler ve düşler. Onlara dokunmuyorum. Yanılgılarımla hemhâlim bu sıralar. Sanırım bana daha yakınlar. İnsan düştüğü yere tutunarak ayağa kalkabiliyor.
İçimden tecrid ettiklerimin yerine, çocukluğumun günlerine sığınıyorum şimdi. Tüketilmeden yaşanan duygulara. Yaşadıkça çoğalan, bereketlenen anlara, düşlere. Çünkü yürüyebilmek için, incitilmemiş sevinçlere ihtiyacım var.
Kelimelerimi karanlıklara savurmuş, coşkularımı yabancı adreslerde yitirmiş bir müflis gibiyim. Aynı yollardan, aynı hislerle ikinci kez yürünebilir mi?...
Yeni bir adım atarken, yine ellerinden tutuyorum duanın. Bu üşümüşlüğün, bu soğukluğun ortasında yorgan gibi çekiyorum üstüme onu. Heybemde kırık dökük ne varsa, hepsini benden bir parça bilerek, yöneliyorum yüreğimin sahibine. “Seni kaybetmenin, her şeyi kaybetmek olduğunun bilincinden ayırma beni.”
Metruk bir ev gibiyim. İçim boşalmış. Günlük işlere dalıyorum. Bilgisayarımı açıyorum. Dolabımı açıyorum. Penceremi açıyorum. Çeşmeyi açıyorum ve yüzümü yıkıyorum. Ayakkabılarımın iplerini bağlıyorum. Kedilerimi seviyorum. Gözlüklerimi siliyorum. Gökyüzünü seyrediyorum. İnsanlarla konuşuyorum.
Vazgeçişlerden örülü bir sessizlik, öylece, içimde… Sokakları geçiyorum. Sonbaharın ortalarında, güneşli bir günü yaşıyoruz. Renkler sonbaharla daha bir griye dönüyor. Akşam erkenden uğruyor şehirlerimize. Sokakları geçiyorum, dükkanların önlerine çıkarılmış eşyalara aldırış etmeden. Her şeyin grileşmesi içimdeki boşlukla uyum halindeyken, kaldırımın kenarındaki saksıya takılıyor gözlerim. Sonbaharın ortasında, kırmızı çiçekleriyle öylece duruyor karşımda. Bu betonlaşmış, gökyüzüyle bağlantısını koparmış caddenin kenarında, bana bakıyor. Nice umut, nice coşku, nice kelimeler barınıyor gözlerimde. Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyorum yeniden. İçimdeki sessizlik susuyor. Damarlarımda yürüyor renkler ve düşler. Kalbim böyle çarpmaya devam ettikçe korkuyorum. Canım yanıyor. İçimdeki sessizliği arıyorum. O metruk eve eşdeğer boşluğumu. Kırmızı çiçekler, boşluğumda sürgün veriyor. Göğsümde bir kuş kanat çırpıyor. Korkuyorum.
d.d.

*Fotoğraf, Cumalıkızık Köyünden.

Hiç yorum yok:

web page counters